30 Eylül 2020 Çarşamba

Misty : Jazz'ın güzelliklerine kısa bir bakış

Erroll Garner üç yaşında piyano çalmaya başlamış.Nota okumayı bir türlü öğrenememiş olmasına rağmen yaşadığı dönemde Amerika'nın en ünlü jazz piyanistlerinden ve bestecilerinden biri olmuştur. Müthiş bir müzik hafızasına sahipmiş. Duyduğu eserleri hemen ezberleyebiliyormuş.Söylenenlere göre bir keresinde Rusya'nın o dönemde ünlü klasik müzik piyanistlerinden biri olan Emil Gilels'in konserinden sonra eve gidip orada dinlediği eserlerin neredeyse tamamını kulaktan çalabilmiş olduğudur. Nota okuyamama konusundaki eleştirilere de:"Kimse beni nota okurken seyretmeye gelmiyor" diye cevap verirmiş.Erroll Garner şüphesiz bir müzik dehası ve bir müzik virtüözüymüş.




1954 yılında bestelediği "Misty" adlı bu parçası birçok ünlü sanatçı tarafından defalarca seslendirilmiştir ve günümüzde jazz repertuarının olmazsa olmazlarından biri olmaya devam etmektedir. "Misty"yi bugün bir de kendi bestecisinden dinleyin belki seversiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=P_tAU3GM9XI

Bir de Ella Fıtzgerald yorumu var ki, doyumsuz;
https://www.youtube.com/watch?v=rPOlakkBlj8

Şarkının sözleri ise aşağıdaki gibidir:

Look at me
I'm as helpless as a kitten up a tree
And I feel like I'm clingin' to a cloud
I can't understand
I get misty, just holding your hand
Walk my way
And a thousand violins begin to play
Or it might be the sound of your hello
That music I hear
I get misty whenever you're near
Don't you know that you're leading me on?
And it's just what I want you to do
Can't you see that I'm hopelessly lost?
That's why I'm following you
On my own
When I wander through this wonderland alone
Never knowing my right foot from my left
My hat from my glove
I'm too misty, and too much in love
Too misty
And too much
Too much in love
 

28 Eylül 2020 Pazartesi

September / Eylül

"It was September. In the last days when things are getting sad for no reason. The beach was so long and lonely with only about six people on it. The kids quit bouncing the ball because somehow the wind made them sad, too, whistling the way it did, and the kids sat down and felt autumn come along the endless shore." ( Ray Bradbury, "The Lake," )



'Aylardan eylül'dü. Her şeyin yok yere hüzünlenmeye başladığı son günler. Kumsal upuzun, geriye kalan beş altı kişiyle yapayalnızdı. Çocuklar artık top oynamayı bıraktılar, çünkü her nasılsa rüzgâr onları da üzmüştü, öyle ıslık çalar gibi estikçe, çocuklar da oturdular, sonbaharın sonsuz kıyı boyunca gelişini hissettiler.'

Ray Bradbury'nin 'Göl' adlı öyküsünü türkçe olarak aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=A0jVUOE_QiA


22 Eylül 2020 Salı

Medusa


Uzun zamandır okuduğum en iyi şiirlerden biri Carol Ann Duffy’ye ait olan ‘Medusa’ şiiri. Dramatik bir monolog şeklinde yazılmış olan bu şiirdeki dil, üslup ve istiareler beni benden aldı, can evimden vurdu adeta. Bu şiirdeki söz sanatının gücü o kadar canlı ve sarsıcı bir imgelem yarattı ki bende onu paylaşmadan edemedim. Carol Ann Duffy’nin müthiş etkili dili ve onun hayal gücünün sınırsızlığı ile bir şahesere dönüşen bu şiir kanımca kadın gözüyle günümüzde yazılmış en iyi kıskançlık, kızgınlık ve öfke şiiri. Ben şiiri çok ama çok dişi buldum.


İngilizce bilenleriniz şiirin orjinalinin tadına varabilirler, bilmeyenleriniz içinse onu türkçeye elimden geldiğince çevirmeye çalıştım.

Medusa (by Carol Ann Duffy)
A suspicion, a doubt, a jealousy
grew in my mind,
which turned the hairs on my head to filthy snakes
as though my thoughts
hissed and spat on my scalp.
My bride’s breath soured, stank
in the grey bags of my lungs.
I’m foul mouthed now, foul tongued,
yellow fanged.
There are bullet tears in my eyes.
Are you terrified?
Be terrified.
It’s you I love,
perfect man, Greek God, my own;
but I know you’ll go, betray me, stray
from home.
So better be for me if you were stone.
I glanced at a buzzing bee,
a dull grey pebble fell
to the ground.
I glanced at a singing bird,
a handful of dusty gravel
spattered down.
I looked at a ginger cat,
a housebrick
shattered a bowl of milk.
I looked at a snuffling pig,
a boulder rolled
in a heap of shit.
I stared in the mirror.
Love gone bad
showed me a Gorgon.
I stared at a dragon.
Fire spewed
from the mouth of a mountain.
And here you come
with a shield for a heart
and a sword for a tongue
and your girls, your girls.
Wasn’t I beautiful
Wasn’t I fragrant and young?
Look at me now.


Medusa (Carol Anne Duffy)
Bir şüphe, bir kuşku, bir kıskançlık
büyüdüler zihnimde,
ki kafamdaki saçları dönüştürdüler pis yılanlara
düşüncelerim de sanki
tıslayıp tükürdüler kafa tasıma.
Gelin nefesim ekşidi, kokuştu
ciğerlerimin gri torbalarında.
Ağızı bozuk biriyim şimdi, pis dilli,
sarı zehir dişli.
Kurşun gözyaşları var gözlerimde.
Kapıldın mı dehşete?
Kapıl dehşete.
Sensin sevdiğim,
kusursuz adam, Yunan Tanrısı, benim olan;
lakin biliyorum gideceksin, edeceksin ihanet bana, sapacaksın
evin yolundan.
Bu durumda benim için daha iyi olurdu taş olman.
Göz attım vızıldayan bir arıya,
soluk gri bir çakıl taşı düştü
yere.
Göz attım öten bir kuşa,
bir avuç tozlu çakıl
saçıldı zemine.
Baktım kızıl bir kediye,
bir tuğla
paramparça etti bir kase sütü.
Baktım homurdanan bir domuza,
bir kaya parçası yuvarlandı
bir bok yığının içine.
Gözümü diktim aynaya.
Aşk kötü gitti
gösterdi bir Gorgon bana.
Gözümü diktim bir ejderhaya.
Yangın kusmukları saçıldı
bir dağın ağızından.
Ve işte geliyorsun sen
kalp için bir kalkanla
ve dil için bir kılıçla kuşanmış
ve senin kızların, senin kızların.
Değil miydim ben de güzel
Değil miydim ben de mis kokulu ve genç?
Bana bak şimdi.

Misty : Jazz'ın güzelliklerine kısa bir bakış

Erroll Garner üç yaşında piyano çalmaya başlamış.Nota okumayı bir türlü öğrenememiş olmasına rağmen yaşadığı dönemde Amerika'nın en ünlü...